28 Nisan 2009 Salı

Ev Yapımı Makarna



Dünyada çok beğenilen ve tüketilen bir gıda olan makarna, pek çok kaynağa göre ilk çağlardan beri biliniyor. Marco Polo'nun Çin seyahatinden batıya getirdiği söylenir ancak; çok daha eski tarihlerde İtalya'nın çeşitli bölgelerinde makarnanın izlerine rastlamak mümkündür. Yapılan kazılarda Eski Roma Dönemi'ne ait makarna yapımında kullanılan aletler bulunmuş. Tabii ki bu durum İtalya'nın makarnanın anavatanı olarak bilinmesinde sadece bir sebep. En yeni makarna teknolojilerinin İtalya'da başlayıp dünyaya yayıldığını unutmamalı. İngiltere'ye giden İtalyanlardan makarnayı öğrenen İngilizler, bu güzel lezzetin nasıl yapıldığını düşünürken, ağaçta yetiştirildiği söylentisine bile kanmışlar.

Makarna sadece buğday ve sudan oluşan en saf yiyecektir. Ekmeklik buğday değil durum buğdayı kullanılıyor makarna yapımında. Durum buğdayının protein ve kompleks B vitamini oranı ekmeklik buğdaydan daha fazla.

Makarnalık durum buğdayı temizlendikten sonra su ile yumuşatılıyor, irmik taneleri şeklinde öğütülüyor. Elenerek saf parlak sarı renkte makarnalık irmik elde ediliyor. Elde edilen irmik su ile karıştırılarak hamur haline getiriliyor, basınçla şekil verilerek, kalıplara yollanıyor. Şeklini alan hamurlar kurutmaya alınıyor, soğutuluyor, paketlenip raflardaki yerini alıyor.

Tarih boyunca elde, ilkel makinelerde üretilen makarna günümüzde modern teknolojiyle üretiliyor. Ancak elde yapılanın yerini hiçbirinin tutmayacağı aşikar. Bizim topraklarımızda da özellikle Orta Anadolu'da coğrafya etkisiyle, tahılın mutfaklarda ana malzeme olduğunu görürüz. Anadolu kadını yüzyıllardır eriştesini evinde yapmıştır.


Ben de zaman zaman üşenmezsem günlük makarnamı yapıyorum. Hatta kışlık eriştemizi annemle birlikte her yıl mutlaka hazırlıyorum.

Un, yumurta, tuz, süt ve biraz suyla yoğurduğum hamuru önce açıyor, karelere bölüyorum. Sonra her kareyi baş parmağım ve işaret parmağımın arasında sıkıştırıyorum. Bizim oraların söyleyişiyle cimcik, bilien adıyla kelebek, İtalyanlar'a göre farfalle gibi. Bir gazete kağıdının üzerinde bekleyen hamurları kaynayan suya atıp, haşlıyorum. Üstteki yoğurtlanmış, üzerine kızdırılmış yağ ve toz biber gezdirilmiş hali.


Bu halini bildiniz mi peki? Bu erik ekşili ve bol soğanlı. Sıvıyağda soğanları kavuruyorum. Erik ekşisini pestil olarak da kullanabilirsiniz. Ben annemin yaptığı ekşiyi kullanıyorum. Ekşi erikleri yazdan çok az su ile kaynatıyor ve derin dondurucuda saklıyor. Kavrulan soğanlara salça, ekşi, tuz karabiber, toz kırmızıbiber, biraz acı olmasında fayda var, bir su bardağı kadar da su koyup kısık ateşte kaynatıyorum. Hazırlanan sosu haşlanmış hamurların üzerine döküp sıcağıyla yiyin.


26 Nisan 2009 Pazar

Limonlu Tas Kek


Cupcake, kapkek derken benimkilere tas kek dedim. Kaşık kek mi deseydim acaba? Kaşık kaşık yendiler ya. Mutfakta işe başlayıp, kendimi kaptırdığım, kan ter içinde, yorgun, yığılmış bulaşıkları asık surat ve sırt ağrısı ile toparladığım sayısız gün geçirmişimdir.

Gördüğünüz kekler elimin altında temiz bir kalıp bulamayıp da dolapların üst bölmelerine tabureyle tırmanma isteksizliği anında ortaya çıktılar. Fırın sıcakken bir de kek atayım deyip yorgunluğuma yorgunluk, bulaşık dağına -ki pek çoğu makinaya sığmayacak kaba bulaşıklar- yeni kap kacaklar ekledim.
Kek harcını küçük fırın kaplarına boşaltıp, dur biraz da kuru üzüm, dur dur biraz fındık, yok diğerine ceviz derken boşalan fırına attım kendilerini. Limon aroması yoğun, yumuşacık kekler elde ettim sonuçta. Ölçü ve yapılışını vereyim ben size:

Malzemeler:


3 yumurta
1,5 su bardağı yoğurt
1 çay bardağı sıvı yağ
1 tam ve 1/4 su bardağı şeker
1 paket kabartma tozu
1 su bardağı artı dört yemek kaşığı un
Bir limon kabuğu rendesi
Damla çikolata
Kuruüzüm, fındık, ceviz ne varsa


Yapılışı:

Yumurta ve tozşekeri mikserle beyazlaşıp, krema kıvamını alana kadar çırpın. Yağ ve yoğurdu ekleyip karıştırın. Unu ve kabartma tozunu karıştırıp yumurtalı karışıma eleyin. En son damla çikolataları, kızımın avucuyla iki avuç kattık biz. Kek karışımını yağladığınız kaplara kabın hizasından birbuçuk parmak eksik boşaltın. Üzerine azıcık kuruüzüm, kırılmış fındık ya da ceviz pay edip önceden ısıtılmış 180 derece fırına verin, pişirin.
Tarifi PDÇSE 41'in evsahibesi yemekelişleri arkadaşıma gönderiyorum.

24 Nisan 2009 Cuma

Bitmeyen Bayram Telaşımız ve Pudingli Bezeler






Bayram telaşemiz bugün de devam etti. Soğuk havada, ince gösteri kıyafetlerimizin üzerine kalın montlar giydik. Kalabalığın onları izlemesine alışkın bu küçük  jimnastikçi kızlar. Günlerce her yeri ayna kaplı koca salonda çalışıp, emeklerinin karşılığında alkışlara tav olan kızlar. Şanslılar, kimi baleye gitti; şimdi Devlet Opera ve Balesi ile temsillere çıkanlar bile var aralarında. Bizimkinin niyeti basketbola ya da voleybola geçmek. Dokuz yaşını bir bulsun hele.-Hangisi senin kızın diyecek olursanız üstte en başta olan, altta da soldaki, siyah montlu.-
Küçük yaşta kocaya verilmeyecek, okuyup istediği eğitimi alabilmeleri için ailelerinden gerekli tüm desteği görecek, tarlada, sokakta, evde çalışmak zorunda olmayan şanslı kızlar. Okul dönüşü annelerinin kekiyle, gülen yüzle karşılanan çocuklar. Onlara bunca şansı sunabiliyor olmak içimizdeki utancı körlemese de, sevinçlerine ortaklık ediyoruz. Kızarmış küçük burunlarını , üşümüş avuçlarını öpüyoruz.
Eve döndüğümüzde çabucak, yufkadan zaten hazırda olan patatesli içle börek yaptım küçüğüme. Dolapta bekleyen yumurta aklarını görünce de peşinden beze yesek diyorum. Beze ama niyetim bezeleri ortadan bölüp, aralarına krem şanti sıkıp, doğranmış çilekler serpiştirip böldüğüm diğer katla üst kısmı kapatmak.

Hem yorgunsun, hem üşümüşsün neyine senin beze yapmak? Dar vakitte hem de? Boşver diyorum, çırparım beş dakika, atarım fırına olursa olur, olmazsa olmaz. Çırpıyorum ama bir süre sonra sıkılıyor, yumurta akları yeterince sertleşmeden bırakıyorum çırpmayı. Hemen yağlı kağıt serdiğim tepsiye, sıkıyor, böreğin peşine atıyorum fırına. Bezelerin bana inadı vardı. Bütün özentisizliğime karşın, onlar güzelleşmekte ısrar ettiler. Fırının ısısının yeterince düşmesini beklemeden koymama rağmen sadece biraz sarardılar. Yorgunluğum iyice kendini öne çıkarmış olacak ki krema çırpmaya da üşeniyorum. Dolapta bulduğum bir kase çikolatalı pudingi aralarına sürüyor, iki bezeyi birleştiriveriyorum.

Sıcak böreğin peşinden, kırıntılarını bile yalayarak tüketiyor çocuklar. Bana da bu saate kadar süren uyuşukluk sonrası olanı biteni sizlere aktarmak düşüyor. Ola ki yapmak istersiniz, benim gibi yapsam mı yapmasam mı diye mızmızlanmadan, gerektiği gibi yapmak isterseniz:

Beze İçin:

2 adet yumurta akı

2 çay bardağından az tozşeker.

İçi İçin:

2,5 bardak süt

1 poşet çikolatalı puding

Beze için yumurtaların akını bir süre çırpın, üzerine tozşekeri az az ekleyerek şeker tamamen eriyip, yumurta akları çok çok sertleşip, tabağı ters çevirdiğinizde akmayacak hale geldiğinde, sözün kısası mikser çevirmekte zorlandığı ana kadar çırpın. Sonra bezeyi sıkma torbasıyla veya kaşıkla yağlı kağıt serdiğiniz tepsi üzerine yarım limon şeklinde dökün. Ilık fırında 80-90 derece arası fırının kapağını açmadan bir saate yakın pişirin.

Üzerindeki tarife göre pişirdiğiniz pudingi, yeterince soğuduktan sonra iki bezenin arasına sürüp, sunabilirsiniz. Söylediğim gibi niyetim bezeleri enlemesine ikiye bölüp arasına çilek ve krem şanti koymaktı. Aman dikkat keserken bezelerin kırılması çok yüksek bir ihtimal. Çikolatalı dışında sevdiğiniz herhangi bir pudingle de -muzlu, çilekli, vanilyalı- hazırlayabilirsiniz.




2 adet yumurta akı

2 çay bardağından az tozşeker.

İçi İçin:

2,5 bardak süt

1 poşet çikolatalı puding

Beze için yumurtaların akını bir süre çırpın, üzerine tozşekeri az az ekleyerek şeker tamamen eriyip, yumurta akları çok çok sertleşip, tabağı ters çevirdiğinizde akmayacak hale geldiğinde, sözün kısası mikser çevirmekte zorlandığı ana kadar çırpın. Sonra bezeyi sıkma torbasıyla veya kaşıkla yağlı kağıt serdiğiniz tepsi üzerine yarım limon şeklinde dökün. Ilık fırında 80-90 derece arası fırının kapağını açmadan bir saate yakın pişirin.

Üzerindeki tarife göre pişirdiğiniz pudingi, yeterince soğuduktan sonra iki bezenin arasına sürüp, sunabilirsiniz. Söylediğim gibi niyetim bezeleri enlemesine ikiye bölüp arasına çilek ve krem şanti koymaktı. Aman dikkat keserken bezelerin kırılması çok yüksek bir ihtimal. Çikolatalı dışında sevdiğiniz herhangi bir pudingle de -muzlu, çilekli, vanilyalı- hazırlayabilirsiniz.

21 Nisan 2009 Salı

Minik Tırtıl



Küçük bir kız çocuğuydum. Nisan yağmurlarını hiç mi hiç sevmezdim.Her gün yağmur yağardı, çamuru ve çamurlu aykkabılarımı sevmezdim, ağırlaşan ayakkabılarımı. Günlerce dua ederdim: 23 Nisan'da yağmur yağmasın diye. Bahar olsun isterdim, yaz olsun, cicilerimin içinde üşümeyeyim isterdim. Annem içimden bir kat daha giydirmesin isterdim. Ve her 23 Nisan'da yağmur yağardı. İncecik, karpuz kollu, kabarık etekli cicilerim ve içimdeki kat kat giysilerle giderdim bayrama .Öğleden sonra açan güneşe çok kızardım. Niye sabah uğramadın sanki? Bahar yağmurlarını özler oldum şimdi. Yağsın istiyorum, yağsın, yağsın, yağsın. 23 Nisan'da küçük bir mola versin ama.


Yine yağmurlu bir bayram bekliyor çocuklarımızı; öyle diyor hava durumu raporları, sanki yağmursuz bir bayram geçirdik de. Diyor ya, minikler yine aldırmayacaklar yağmura. Hızlanan provalarla az çok fikir edindik bu yılın bayram gösterilerine dair. Bolca küçük Hadiseler göreceğiz. Soğuğa aldırmayan, izlenmeye bayılan küçük kadınlar. Düşük belli Hadise pantolonları, açıkta göbekleri, belki yüzlerindeki komik makyajları ile. Öğretmenlerimizin çocukların pop idollere olan sempatisini daha da güçlendirecek çalışmalardan uzak durmalarını isterdi gönlüm. Her bayram Kenan Doğulu, Tarkan, Hepsi vb. bir dolu kulak tırmalayan şarkı eşliğinde danseden çocukları görüyoruz. Rondlar hazırlasalar istiyorum, minik piyesler, fıkralar. Kuru bir nostalji arzusu değil benimkisi. Ben çocuklarımı olabildiğince korumaya çalışıyorum ucuzluktan, basitlikten; öğretmenlerin de aynı dikkati ve özeni göstermesini bekliyorum sade.

Ama sitemi fazla uzatmayacağım. 23 Nisan'dır yarın, bayramda sızlanmayayım diye. Bugünden kutluyorum, malum sabah erkenden kalkacak, okula gideceğiz. Küçük kızım şiir okuycak haykıra haykıra. Oğlanın ilk bayramlarında, her etkinliğinde, her gösterisinde zırlardım; ne zaman büyüdü bu diye. Artık alıştık, ağlamıyorum öyle. Zaten anaokulunda ilk 23Nisan'ında kabakulak geçirdi, günlerce hazırlandığı gösteride yer alamadı. İkinci bayramında yine hastaydı, yüksek ateş, burun akıntısı yatıyordu evde. Şükür biraz büyütüp adam ettik de eskisi kadar sık hastalanmıyor.


Ben yine konuyu dağıtmadan bitireyim. Sevimli tırtıl minikler için. Meraklı Minik'in ilk sayılarından birinde görmüştüm kendisini. Biraz ukela, havalı bir hali var değil mi? Çocuklara Cicili Bicili Etkinlikler'e yollamalı bunu.


Bayramınız kutlu olsun küçük hanımlar, küçük beyler.


Ciğer Seven Çocuklar

-Nerelisin oğlum?

-Adanalıyıkım.

Adana'da erkekler -çoğunlukla- sabahın kör vaktinde, işe gitmeden önce kahvaltı niyetine ciğerciye giderler. Yanlarında çocukları, sevdikleri olmadan nasıl zevk alırlar bundan, anlamam. Sevgilim bizim için yapar evde. Kaç çocuğa hafta sonu ciğer yiyelim dediğinizde olleeeyyy çığlıkları duyabilirsiniz bilmem. Ben iki tanesini tanıyorum ama.

Gün henüz ağarmadan küçük ciğerci dükkanları hazırlıklarını tamamlamışlardır.
Avcarlanmış, -soslanmış yani- ciğerler ince şişlere iki ciğer, bir kuyruk hesabı ile dizilmiştir tek tek. Artık dükkanın işine, müşterisine göre onlarca şiş. Yanında verilecek soğan salata ve acılı ezme de hazırdır. Dükkan lezzetten taviz vermiyorsa ezme için domateslere, soğanlara ince zırh çekilmiştir. Yoksa robot yüzü görmüş ezmenin tadı olur mu hiç? Sulanmış, kötü kokulu bir domates püresidir ortaya çıkan karışım. Zira eşim iş için Mersin'e gittiğinde sabah vakti uğradığı ciğercide:

- Benim hanım ezmeyi senden daha güzel yapar.
dediği ustanın şaşkınlığını anlatır zaman zaman. Olmaz ezme özen ister, sabır ister. Bugün ezme tarifi yok , başka zamana.

Kendimi överken konudan sapmayayım. Dükkanı anlatıyordum. Bol köpüklü ayranlar sürahilere paylaştırılmış, küçük tahta masalara yerleştirilmiştir. Yine her masada mutlaka kimyon!

Ocak yakılmış, kömürler köze dönüşmek üzeredir. Çayın kokusu sabahın soğuğunu alır gider.


Birer birer gelen müşteriler, yerleşirler tahta masaların başına. Bitirdikçe yenisi gelir, sıcak sıcak. Lavaşların arasına sıyrılır şişlerdeki ciğerler, üzerine kimyon serpilir bolca, yanına boylu boyunca bol naneli soğan salata, dürümler sarılır. Eşliğinde ezme, ayran, offf, oofff! İştahı yerinde birisi on beş yirmi şiş yer rahatlıkla. Peşinden sıcak çaylar yudumlanır, işin yolu tutulur.

Öğlen servisi de bitince bulaşık, temizlik vaktidir. Yüzlerce şiş tek tek zımparalanır, yıkanır. Ertesi günün malzemeleri hazırlanır. Doğranan ciğerlerin ve kuyrukların üzerlerine sıvıyağ, tuz, toz kırmızıbiber eklenip, şişlere dizilir, kaldırılırlar dolaba. Ertesi günü yine aynıdır küçük dükkanın. Şaşırmayın, yolunuz düşerse deneyin. Sabahın altısında ciğer, yenir!

19 Nisan 2009 Pazar

Pastanın geciken tarifi ve AST 'da Taş Devri



Pastamızın sebebini anlattık da zaman bulup, tarifini veremedik. Buyrun:


Malzemeler:


5 yumurta

100gr. tereyağ (margarin de olur)

1 paket vanilya

100gr. pudra şekeri

Bir çimdik tuz

90gr. un

Yarım paket kabartma tozu

Bir paket krem şanti

1 su bardağı süt

Yarım su bardağı kırılmış fındık

Yumurtaların akını ve sarısını ayırın. Oda sıcaklığındaki tereyağını, vanilyayı, pudraşekerini ve tuzu krema kıvamına gelene kadar çırpın, yumurta sarılarını teker teker ekleyerek karıştırın. Yumurta aklarını kar haline gelene kadar çırpın ve diğer karışıma ekleyin. Ardından elenmiş unu ve kabartma tozunu katın. 20-22cm çapında kelepçeli kalıbı yağlı kağıtla kaplayıp ya da yağlayıp, unlayıp hamuru kalıba boşaltın. Önceden ısıtılmış, 160 derece fırında pişirin. 20-25 dakikada pişiyor. Kürdanla pişip pişmediğini kontrol edip fırından alın. Izgara üzerinde altının hava almasını sağlayarak, - kekin hamur olmamasını sağlar bu- soğutun. Soğuyan keki enlemesine ikiye bölün. Ben keki biraz sulandırdığım çilek reçeli ile ıslattım, siz dilerseniz şekerli sütle, dilerseniz meyve suyu ile ıslatabilirsiniz. Çırpılmış krem şantinin bir kısmını ilk katın üzerine sürüp, doğranmış çilekleri dizin. İkinci kat keki de koyup, pastanın her yerini krem şanti ile kaplayın. Üzerine yine çilekleri sıralayın, çilekler çabuk bozulacağından şeffaf jöle koydum üstlerine. Ancak gerek de yokmuş, pasta aynı gün bitti. Pastanın kenarlarını da tabağı çevire çevire, elinizle fındık kırıkları ile kapatın, pastanız hazırdır.





Dün tiyatroda idik. Ankara Sanat Tiyatrosu'nda Taş Devri isimli çocuk oyununa gittik. Kriz elbet ilk önce sanatı vurdu. Özellikle dekor için tutumlu davranılmıştı, salon soğuktu, ısınma sistemi kapalıydı. Çocuklar biraz üşüdüler, ancak oyuncuların ince kıyafetlerini görünce onlar için daha çok üzüldüm. Zaten küçük olan salon, yarı yarıya boştu, oyunculardan özellikle birinde hereketsizlik, cansızlık göze çarpıyordu. Belki başka bir problem vardı bilemem ama. Dino, iki hırsız ve en çok da Bay Sleyt karakterleri rollerinin hakkını veriyorlardı. Konu yine çevre, müzikli, danslı, slaytlı görsellerle desteklenmiş, didaktik bir çocuk oyunu, her zamanki gibi. Para hırsıyla ormanı yakan Bay Sleyt'e Çakmaktaş ve Moloztaşlar birlikte ders veriyor, bizim Bay Sleyt oyunun sonunda:

-Benim yüzümdeeen, benim yüzümdeeenn

nidalarıyla pişmanlığını haykırıyor, çocuklara söz veriyor çevreyi koruyacağına dair. Bizim için çok özel ve akılda kalacak bir oyun değildi. AST'dan daha iyisini beklerdim.

15 Nisan 2009 Çarşamba

Hoşgeldin Bebek




Evliliğine şahit olup, bebeğini birlikte bekleyip, birlikte gün saydığımız, karakutu dostlarımdan sevgili Zeytinağacı'na, küçük Semih'e. Hoşgeldin küçük oğlan! Yumuk ellerini öperim.
Güzel haber buraya getirdi beni. Tarifle birlikte döneceğim, sevgilerimle.

13 Nisan 2009 Pazartesi

Pısss!

Oldum olası reklamlara şüpheyle bakmışımdır. Zaman zaman çok başarılı bulup şapka çıkardıklarım olsa da, şüphemi korudum hep.

Güzel saçlarıyla salınan kızın sevgilisine her istediğini yaptırabilmesine şahit olduk, gülüp geçtik.

Sevimli bebeklere, onların marifetlerine soğuk kalamadık. Dilimize yerleşen sloganlar edindik reklamlardan.

Mutluluklarının tek şartı dicitürk olan ailelerin haline acıdık.

Yarıdan fazlasında hedef kitle olduğumuza şaşırmadık.

Ama şu aralar yayınlanan kredi kartı reklamlarını izleyip de sinirlenmememiz mümkün değildi.

Yalancılığın, umursamazlığın, yüzsüzlüğün biri bin para! Ülkemde kredi kartı borçları yüzünden aileler parçalanmamış, cinnet haberleri gazete ve televizyonların filaş haberi olmamış sanki. Esnaf, borcu borçla kapatıp, bir karttan çektiğini diğer karta yatırıp kırk takla atmıyor, ay boyu karttan yiyen insanımız, maaşını olduğu gibi ekistireye yatırmıyor, ay sonuna kendini yine beş kuruşsuz atmıyor.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi reklamcılarımızın yüzsüzlüğü sınır tanımıyor, kredi kartından yiyos, içiyos, .çıyos, yatıyos, kalkıyos bi kuruş para vermiyos. Pıssss! İcra kimin evine gelmiş pardon? Siz kartınızla gezin, tozun, tatile gidin, geri isteyen yok ki!

Birbirinin aynı günlerden, tekrarlardan, işten, güçten, her gün aynı işleri aynı saatte yapmaktan, şu koca dünyaya kendi adınıza bir farklılık katamamaktan mı şikayetçisiniz? Kredi kartınız size dünyaya izinizi bırakma şansı sunuyor; atlayın uçağa, tertemiz kumsala bırakın ayak izlerinizi.

Bir başkası üşenmemiş, hayal fabrikası kurmuş sizin için. Sadece hayal edin, e bi de onların kredi kartını kullanın yeter. Balıksınız sonuçta, oltaya gelin!

Bu kadar kızgınlığın üzerine dün gece gördüğüm Cem Yılmazlı telekom reklamına da takdir vermeden geçmeyelim. Başka kimseye ihtiyacı yok adamın, bir kendisi bir de kopyası lanse edivermiş ürünü sonunda. Hint ve denizci dansına bayıldım. Derdim niyeti tatlıya bağlamak, öfkeyle bitmesin yazı. İncir tatlısı, tarif Cafe Sardunya'dan:

Malzemeler :

20 adet kuru incir
1,5 su bardağı süt
1 su bardağı ceviz içi
1 tatlı kaşığı tarçın
6-7 yemek kaşığı toz şeker
2 çay bardağı su

Yapılışı :

Sütü bir tencereye alıp kaynatalım ve ocaktan alalım. İncirleri yıkayıp kaynar sütün içine dizelim. Kapağını kapatıp bu şekilde 1,5 – 2 saat kadar bekletelim.

İncirleri sütün içinden çıkarıp tekrar suyun altında yıkayalım ki tatlımızın şerbeti berrak olsun ,incirlerin üzerinde tortu kalmamalı... Cevizi tarçınla karıştıralım ve iri parçalar halinde incirlerin alt kısmındaki delikten incirin şeklini bozmadan içlerini cevizle dolduralım. Doldurduğumuz cevizleri bir tencereye alıp üzerlerine suyu dökelim. Toz şekeri serperek ocağa koyalım. Kısık ateşte yaklaşık 20 dakika kadar kaynatalım. Şerbet kıvamını alıp incirler pişince ocaktan alıp soğuması için bekletelim, servis yapalım.


10 Nisan 2009 Cuma

Dargın mıyız?


Ezginin Günlüğü söylerse bir de.


bu sabah uyanırken tam
karşıma çıktın
bu sabah uyanırken tam
kara karaydı gözlerinin akları
kara karaydı gözlerin

dargın mıyız, dargın mıyız, dargın mıyız yoksa, dargın mıyız?
bu sabah uyanırken tam

sana üryani eriği hoşafı yaptım
yanına domatesli pilav yemedin

durdun öyle karşımda mahzun
bana çok uzaklardan baktın
her bahar erguvanlar içinde yaşardık
bu bahar erguvan görmedim desem yeri

Can YÜCEL, babasıyla barışmak için, erik hoşafı yapmış, domatesli pilav yapmış, çare yok. Nazımız en çok sevdiklerimize geçer. Naz ederiz, küsmüş gibi yaparız bazen. Bazen de öyle kırılırız ki barışmak vakit alır. Bazen sevdiğimize, bazen çoluğa, çocuğa, illaki en sevdiklerimize. Tatlı bir bakış yeter bazen, bazen yeni gün, bazen bir çocuk oyunu. Ya da sevdiği bir lezzet. Çocuksa nazlanan, bir parça çikolata, bir dilim kek, bir park gezintisi mesela. Ya da bizim evin en sevileni makarna. Domatesli olur, peynirli olur, kıymalı, belki erişte. Ya sizin evde? Sizin hane üyeleri hangi lezzetle kolayca bırakır nazı?



8 Nisan 2009 Çarşamba

Patatesli Ay Çöreği



Az laf çok iş.

Malzemeler:

3 su bardağı un

3 adet orta boy patates

125gr. eritilmiş soğumuş margarin
2 adet yumurta

1 kahve fincanı süt

20gr. maya

2 çay kaşığı tuz

susam, haşhaş tohumu


İç Malzemesi İçin:


Beyaz peynir

Maydonoz

Siyah zeytin


Unu bir kaba eleyin. Ortasına sütle ezilmiş maya, haşlanıp ezilmiş patates, margarin, bri yumurta ve tuzu ekleyip yoğurun. Üzerini örtüp ılık bir yerde mayalanmaya bırakın.

Mayalanan hamurdan küçük parçalar koparıp merdaneyle açın. Diğer yumurtanın sarısını ayırıp akını ve maydonozu peynirle karışrırın.



Hamurların yarısına peynir, diğer yarısına çekirdeği çıkarılmış siyah zeytin koyun. Hamuru rulo yapıp, ay şeklini verin.

Yağlanmış fırın tepsisine dizdiğiniz ay çöreklerinin üzerine yumurta sarısı sürüp, susam ya da haşhaş tohumu serperek önceden ısıtılmış 180 derece fırında altı üstü pembeleşene kadar pişirin.

6 Nisan 2009 Pazartesi



Ödül almışım, sevgili Filiz Hanım'a teşekkür ediyorum.

http://filizinmutfagi.blogspot.com/

KURALLAR


1-Ödülü veren kişinin linkini yayınlamak.
2-Ödülü verdiğin kişilere haber vermek.
3-Bu ödüle layık gördüğün blogger arkadaşlarının linkini vermek

http://www.meltemmutfakta.com/

http://derininperievi.blogspot.com/

http://inciyemek.blogspot.com/

http://sicakpaylasimlar.blogspot.com/

5 Nisan 2009 Pazar

Makarna Salatası

Çocuklara ve çocukların annelere yaptırabileceklerine dair şiiri sayfaya yerleştirmiş, konu üzerine birkaç kelam edip, makarna salatasıyla final yapmayı planlarken, bir süredir kablosundaki temas sorunu yüzünden binbir nazla çalışan modemin resti çekmesiyle planlarım alt üst oluverdi. Bütün öğlenimi aldı sorunu çözmek. Yanımda götürdüğüm bozuk adaptöre uygundur deyip aldığım yeni adaptör çantamda, işimi hemencecik halletmiş olmanın sevinciyle eve döndüğümde sonuç hüsrandı. Modem çalışmıyordu.Bu sefer yanıma modemi de alıp bilgisayar malzemeleri satan küçük dükkanın yolunu tutuyorum yeniden. Bir önceki gidişimde suratı asık olan satıcı gülümsüyor, özür diliyor; mahçup.

Koştur koştur okul çıkışına zor yetişiyor, çocuklarla eve atıyorum kendimi. Akşam için patates oturtmayı hazır etmişim, bilgisayarıma kavuşmuşum. Yanımda sıcak çayım, dışarda yağmur, serinleyen havaya inat evimiz sıcacık. Bir tek pır pır eden modem sinirimi bozuyor, hava muhalefetinden olsa gerek. Pek çok sayfaya ulaşamıyorum.

Çocuklara işini son güne bırakma vaazları veren ben, kızıma geçen hafta verilen ödevi ayarlamayı son güne bırakmışım. Çin'in gelenekleri üzerine slaytlı bir sunum hazırlayacak, yardımım olmadan yapamaz. Gidip gelen modem ışıklarına rağmen hallettik sayılır.
Makarna salatasına gelirsek, tarif kolay:





İşte malzemeler, şekillerini birbiriyle uyumlu yapmakta fayda var; kaşar peyniri,taze nane, maydonoz, salatalık turşusu, haşlanmış mısır taneleri, kırmızı biber, bir paket de haşlanmış makarna.




Karıştırın hepsini, tuzunu, yağını ayarlayın. Salata barların başköşesinde bulunur hep. Size afiyet olsun, ben gitmeliyim.


Bu arada komşu bloglara işlerimi bitirir bitirmez uğrayacağım, söz.

4 Nisan 2009 Cumartesi

Çocuklar





Çocuklar

Çarşılarda birşey
Biz pek aramazdık çocuklar olmasaydı
Kasaplarda manavlarda bazı yorgun kadınlar
Hep de tenha saatleri seçerler
Sonra yavaş bir sesle
Çocuk için hasta kaç gündür yemiyor
Biraz et biraz meyve isterler
Sevdiği bir reçeli gün aşırı yalnız ona
Kaşıklarla beraber büyük bir üzüntü
Uykularda bile bitiyorsa
Yağların şekerlerin çayların
Annelere düşündürdüğü
İnsanlara, tezgâhlara, kağıtlara kolaydı
Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı


Behçet NECATİGİL

3 Nisan 2009 Cuma

Portakallı Supangle



Sararmış, kimbilir kaç yıldır eski dergilerin arasında yapılmayı bekleyen, pek fotojenik bulduğum tarifi mutfaktaki panoya aldım bir kaç gün önce. Dün akşama doğru hazırdı, ancak görücüye çıkmak için sabahı bekliyordu. Ev halkı sabırsızlanıp çabucak yemek isteyince, yeterince sertleşmeden, gün ışığını göremeden önce fotoğrafı alındı, sonra da midelere gönderildi. Beğenmeyen yok, çikolata ve portakal uyumu yine damaklarımızdaydı. Hepimiz Dr. Oetker ürünlerini severek ve sıkça kullanıyoruz. Dr. Oetker'in küçük poşetlerinin arkasındaki tariflerinden uygulayıp, sürekli yaptığımız tariflerimiz vardır mutlaka. Ben de bunu düşünerek Dr.Oetker etiketli tariflerime zaman zaman yer vermeyi uygun buldum


Hamur:

100 g yumuşak margarin

85 g (yarım su bardağı) toz şeker

1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin

1 tutam tuz
2 yumurta
110 g (1 su bardağı) Dr. Oetker Sade Kek Karışımı
1 portakal kabuğu rendesi
Islatmak için:
100 ml (1 çay bardağı) portakal suyu
1 yemek kaşığı toz şeker
1 portakal kabuğu rendesi


Üzeri İçin:
1 poşet Dr. Oetker Supangle
500 ml (2,5 su bardağı) süt
25 gr margarin

Hazırlanışı:
Margarini mikser ile 1 dakika çırpın. Toz şeker, şekerli vanilin ve tuzu ekleyip 2 dakika daha çırpın. Yumurtaları teker teker ekleyerek her birini 30 saniye çırpın. Sade kek karışımı ve portakal kabuğu rendesini ilave edip 1 dakika daha çırpın. Hamuru 20x30 cm boyutlarındaki yağlanmış kalıba yayın ve pişirin.
Portakal suyu, toz şeker ve portakal kabuğu rendesini iyice karıştırın. Fırından çıkardığınız keki 5 dakika bekletip şurubu üzerine yayarak dökün ve soğumaya bırakın.
Supangleyi süt ve margarin ile tarifine göre pişirin. ocaktan alıp arada karıştırarak 5 dakika bekletin ve kekin üzerine yayın. Oda sıcaklığına geldiğinde buzdolabına alın, 2-3 saat soğutup dilimleyerek servis yapın.

1 Nisan 2009 Çarşamba

Güveçte Etli Türlü




Arşivde mutlaka olmalı sözü uzatmaya gerek yok. Sıkışılmış zamanlarda kurtarıcı, bir o kadar da doyurucu ve göz dolduran bir yemek. Dolapta sebze namına ne kalmışsa, bir ondan, iki ondan, ama benim için mutlaka koyun eti, yağlı ve ince kemikli yerlerinden. En alta eti dizmeli, üzerine sebzeler pişme sırasına göre kat kat sıralanmalı, her kata mutlaka birkaç diş sarımsak serpiştirmeli, en üste bir parça salça. Tuzunu sonraya bırakmalı,güvecin ağzı folyoyla kapatılıp, mümkün olan en kısık ateşe oturtulmalı. Kokusu ben pişiyorum diye seslendiğinde ağzı açıp suyu kontrol edilmeli. Eksik ise azıcık sıcak su ekleyip, tuzunu da serpmeli.Biraz daha pişmesine, içeriğin tamamen bütünleşmesine fırsat vermeli. Yanına da basit bir pilav yaptınız mı işiniz bitmiş demektir. Elinize sağlık.

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin