17 Mart 2013 Pazar

Üzüm'lü Tarçın'lı Hayat




Çok olmuş, size yazmayalı, anlatmayalı...

Üzüm'lü Tarçın'lı hayattan söz etmek istiyorum bu gelişimde. Küçük ve pembe- beyaz ve ıslak burunları defalarca öptüğümü, uyurken onları izlemenin verdiği huzurlu ve sonsuz sanılacak genişlikteki mutluluğu, güneşte sere serpe, üşüdüğünde sokularak/kıvrılarak ya da  ön ayaklarını altında kavuşturarak yatışlarını- pencerelerden sarkan meraklı kadınlar gibi-, bir arslan edasıyla gururlu, mağrur uykularını, uyurken çıkardıkları hafif inlemeleri, rüya gördüklerini çok belli eden hareketlerini, üşüdüklerini kulaklarına bakarak anladığımı, uyurken Üzüm'ümün üzerini örtmemize ses çıkarmazken, Tarçın'ımın bundan hiç hoşlanmadığını, yine Tarçın'ımın rüzgarlı  havalarda tüylerini uçuşturarak terasta olanca hızıyla ordan oraya koşturmasını, o koşarken hızını alamayacak da aşağıya düşüverecek diye içimin korkuyla doluşunu, teras demirlerinin de dışına geçerek kafalarını iyice sarkıtıp insanları, kedileri, çam ağacındaki kuşları, geceyse park yerindeki arabaların yanıp sönen alarm ışıklarını gözlediklerinde yaşadığım telaşı ve bu yüzden kim bilir kaç gece rüyalarımda canımın içi kızlarımdan birinin yüksekten düşüşünü gördüğümü, uyanınca derin derin oh çektiğimi, benzer rüyaları ev halkının da zaman zaman gördüğünü, Üzüm'ün acıkınca bacaklarıma sürtünüp sonra da mama kabının başında dikilerek gözlerime bakışını, gözlerime bakarak her zaman bir şeyler anlatmak istediğini, aşağı banyonun paspasına çiş yapmakta ısrarlı Tarçın'ımın bunun alt kata da kum isterük isyanı olduğunu geç fark ettiğimi, sabaha karşı uykularımı bölük pörçük edişlerini, beni uyandırabilmek için Üzüm'ün yatağı tırmaladığını, Tarçın'ınsa pencere önünde dolanıp seslendiğini, hanımların terasta dolanıp, günü karşıladıktan  sonra eve dönüşlerini beklerken kaçan uykumu, onların sayesinde gün doğarken kitap okumaktan aldığım mutluluğu, eksik uykuyla sabaha paçavra gibi uyanmama rağmen mızmızlanmadığımı, onlara kızamadığımı, Tarçın'ımın küçük poposunu ve arka ayaklarını attıra attıra merdivenlerden inişini , eve gelen misafirden hoşlanmadıklarını, Tarçın'ın zaman zaman gelen misafirlerin çantalarına çiş yaptığını, vestiyere girip yabancı ayakkabıları koklaya koklaya bitiremediklerini, Üzüm'ümün geceleri koynumda uyuduğunu, uzanmış kitap okurken hayır benimle ilgilen der gibi kitapla arama girerek önümü kapatışını, onlara, yumuşak tüylerine dokunmanın verdiği sakinliği, ağladığımda ikisinin de bunu hissetmelerini, gözlerimin içine soru sorarak, şaşırarak hatta üzüntüyle baktıklarını, Tarçın'ımın meraklı, hüzünlü, şaşkın, soru soran ve kendisine hep küçük bir kedi görünümü veren yuvarlak gözlerini, konuşkanlığını, oyuncu hallerini, Üzüm'ün Tarçın üzerinde kurduğu otoriteyi, oyun sevmeyen Üzüm'ün her seferinde oynarız belki umuduyla yaklaşan Tarçın bebeğimi çoğunlukla sert olmayan pati darbeleriyle uzaklaştırdığını, Üzüm'ün tatlı sever hallerini ( kek, kurabiye, pasta ve çikolata) buna karşın Tarçın'ın tatlıdan hoşlanmadığını, sabahları haşlanmış yumurtanın kırılan dış kabuğundan gelen çıt  sesini duyar duymaz koşarak geldiğini, yumurta sarısına olan sevgisini, Üzüm'ün kahve ve çikolata kokusuna zaafını, Tarçın'ın biz sofradayken yaptığı dilencilikleri, peynirdeki seçiciliğini, onların hayatımıza kattıkları canlılık, neşe ve huzuru anlatmak istedim. Ve bütün bunları tekrar tekrar anlatmaktan bıkmayacağımı, sıkılmayacağımı...

Ha bir de kek tarifim var; Tarçın'ın değilse de Üzüm'ümün deli olduğu cinsten.

Malzemeler:


  • 4 yumurta
  • 1,5 su bardağı toz şeker
  • 100 gram oda ısısında tereyağ
  • 1 su bardağı portakal suyu
  • 2 tepeleme yemek kaşığı dark kakao
  • 2 su bardağı un
  • 1,5 paket kabartma tozu
  • 100 gram bitter kuvertür


Hazırlama:

Yumurta ve toz şeker mikser yardımıyla iyice çırpılır.

Tereyağ eklenir tekrar çırpılır.

Portakal suyu eklenir tekrar çırpılır.

Un ve kabartma tozu elenerek eklenir, tahta bir spatül yardımıyla karışıtılır.

Kek harcı ikiye bölünür, bir yarısına kakao ve  ben mari usulü erimiş çikolata eklenir, iyice yedirilir.

İki harç sırayla tabanına yağlı kağıt serilmiş kelepçeli kalıba boşaltılır.

Önce 200 derecede kabarana kadar, sonra 180 derece üzeri güzelce kızarana kadar pişirilir.

Kürdan testini geçen kek fırından alınır, tel ızgara üzerinde soğutulur.

Soğumasını beklemek zordur, dileyen dilediği ısıda yer bitirir ...




LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin