29 Ekim 2013 Salı

Leziz Bir Köfte Tabağı


Rachael Ray'in koca koca köfteleri gelir arada aklıma, bu köfte de onları düşündüğüm günlerden birinde çıktı. Ben koca koca yapmadım, biraz ondan biraz bizden bir hali  olsun istedim çünkü köftenin. Sucuk kattım örneğin bizden,  biraz acısından sivri biber doğradım incecik, biraz rende kaşar, biraz biber salçası, tuz, karabiber, kimyon, azıcık bayat ekmek içi, yağlısından kıyma tabii ki, hepsini yoğurup son anda da bir iki kaşık iyice süzülmüş  konserve Meksika fasülyesi ekleyip toparladım şöyle. Tost makinasında ızgaramsı bir pişirme, yanına cips, süzme yoğurt ve avokado dilimleri. Hepsi pek uyumlu oldular, pişman etmediler beni. Hele çocukları  daha da memnun edecek bir tabak bu aslında değil mi?

Pişman olmayacağınız bir önerim daha var. Kullandığım sucuğu tatil dönüşü almıştık, çok beğendiğim için sizlerle paylaşmak istiyorum.  Bursa-İzmir yolu arasında Ulubatlı Hasan'ın köyü imiş burası bir vakitler. Yol üzerinde Kasap Halil'i kime sorsanız gösterirler, et severseniz, sucuk da severseniz mutlaka uğrayın diyeceğim. Oracıkta seçtiğiniz etleri pişirtebilir, yüklüce de alışveriş yapmadan ayrılamazsınız. Etrafta dolaşan kedicikleri de besleyin benim için olur mu?

26 Ekim 2013 Cumartesi

Güllüoğlu'nun İçli Köfte Tarifi


Bol fotoğraflı bir kayıt daha. Bloga kendi fotoğrafımı koyarak bir ilki yapıyorum. Davetli yemek blogu yazarı arkadaşlarım ve sayın Fatih Güllü ile birlikteyiz. (Sağdaki pembe gömlekli ben deniz oluyorum efenim, fazla ışık almış, yüzü gözü dağınık çıkmış olsam da)


Söz verdiğim gibi Güllüoğlu'nun içli köfte tarifini bulacaksınız bu satırlarda. Durdu Ustamız bize malzemeleri bir bir saymaya başlamışken:





İşte Durdu Usta'nın içli köfte tarifi, ölçüleriyle hem de;

10 adet içli köfte için

 Malzemeler

Hamur:


  • Sıcak suyla haşlanıp 20 dk bekletilmiş 200 gr  ince bulgur
  • 1 yumurta
  • 15 gr tuz
  • 10 gr acısız kırmızı toz biber
  • 40 gr haşlanmış patates
  • 50 gr çiğköftelik kuzu (ya da dana) yağsız kıyma


İç Harcı:
  • 300 gr normal yağlı kuzu kıyma
  • 150 gr kuru soğan
  • 40 gr küçük tane halinde ceviz içi
  • 10 gr tuz, 10 gr kimyon, 5 gr karabiber, 5 gr acısız kırmızı toz biber
Hazırlama:

İç harcını bir gün önceden hazırlamak en iyisi. Harç donmuş olunca çalışmak daha kolay. Sıcak tavaya önce kıyma alınır ve kavrulur, suyunu çektikten sonra incecik doğranmış kurusoğanlar eklenir ve kısık ateşte, sabırla soğanlar sararana kadar kavrulur. Kalan malzemeler de bu esnada eklenir, hepsi birbiriyle özleşene kadar çevrilir ve ateşten alınan iç soğumaya bırakılır. 

Durdu Usta der ki, mevsim kışsa, cevize tazelik hissi vermek için önceden suda ıslatınız.

Hamur için de bulgura üzerini kapatacak kadar sıcak su ekleyip üzerini kapatarak şişmeye bırakın. Beş altı dakika sonra bir bakın bulgur hala diriyse biraz daha sıcak su ekleyip yeniden dinlenmeye bırakın, diriliği gitmişse diğer malzemeleri de ekleyerek güzelce yoğurun. Hamur özleşip birbirini tutunca hazır demektir.



Daha sonra elimizi ıslatarak şekil verdiğimiz içli köfteleri yağda kızartarak servise hazır hale getiriyoruz. 

Fatih Bey yaptığı köfteyi doldururken:


Ben içli köfteme son şeklini verirken:




Arkadaşlarımla hazırladığımız şekil şekil köfteler kızardığında:



Bu da benim alışkın olduğum şekliyle yaptığım incecik açtığım içli köftem:




22 Ekim 2013 Salı

Güllüoğlu Ümitköy' den İzlenimler

Biz Ankaralı yemek blogu yazarları 9 Ekim 'de Güllüoğlu Kurumsal İletişim Danışmanı Canan Hanım'ın daveti ile soluğu Ümitköy şubesinde aldık. Ümitköy Güllüoğlu Türkiye'deki en büyük şubeleri. Üç katlı, dış mekana ve çocuklar için oyun parkına da sahip geniş ve ferah şubede, yalnızca baklava değil; kahvaltı, brunch, leziz pastalar,dünya mutfağından, Türk ve Osmanlı Mutfağından ve tabiiki Antep Mutfağı'ndan çeşitler bulabilirsiniz.

Yaz başında aldığımız kahvaltı davetinden kalma bu fotoğraflar  sanırım çeşitlerin zenginliğine dair ipucları verecektir sizlere.




Buluşmamızda  ikram edilen alinazik ve yuvalamayı çok çok beğendiğimi söyleyebilirim rahatlıkla.


Baklavaya elbette söyleyecek söz yoktu.





Kahvelerimizin yanında demirhindi ve ahududulu şerbetleri, bir de henüz satışa sunulmamış incirli cevizli lokumu tattık. Yok öyle sandığınız gibi laf olsun diye değil, incirli cevizli lokumu tatmalısınız, aklınızın bir köşesinde olsun.



Asıl toplanmamıza vesile olan konu ise içli köfte idi. Canan Hanım'ın yanısıra Fatih Güllü'nün ev sahipliğinde Durdu Usta ile birlikte içli köfte yaptık. Sonra da afiyetle yedik. Güllüoğlu'nun içli köfte tarifini, mühim ayrıntılarıyla birlikte bir sonraki gönderide vereceğim.

Unutmadan; mekana giderseniz bol fıstıklı nefis katmerinden yemeden ayrılmayın derim, naçizane.



14 Ekim 2013 Pazartesi

Bayram Yemeği


Kurban bayramı için önereceğim son tarif. Koyun/kuzu etiyle yapın derim. Eti deniz tuzu, taze kekik, taze biberiye dalları ve zeytinyağı ile ovalayıp, hafifçe çentik attığınız birkaç yerine sarımsak , tane karabiber yerleştirin varsa bir mahalle fırınına yollayıverin. Bu kadar kolay aslında sırf et lezzeti almak için. Mahalle fırını yoksa evdeki fırına verebilirsiniz ama; gelecek faturaya katkısını düşünerek büyükçe bir tencerede önce her bir taraflarını mühürleyip sonra çok çok kısık ateşte kapağı kapalı olarak kendi haline bırakmanızı salık vereceğim. Tıpkı şuradaki gibi.  Hatta unutun eti, ağzını açmadan başına varıp dinleyin, suyu var mı diye. İyice suyunu çekip cızırdamaya başlamışsa açın ağzını ve biraz su ekleyin. Kapağını zırt pırt açıp buharını uçurmazsanız suya gerek kalmayacak inanın.

Etler yumuşayıp piştiğinde patatesleri yağlı kağıt serdiğiniz fırın kabında  baharatlayın:  tuz, karabiber, biberiye, kekik, toz kırmızı biber, pul biber, kimyon, birkaç diş sarımsak, biraz zeytinyağı gezdirin. 200 derecede fırınlayın. Patatesleri arada karıştırın, yumuşamaya başladıklarında ortaya etleri yerleştirin, hepsi birlikte pişsinler. Masanızı öyle güzelleştirecek, damaklarınıza öyle bayram ettirecek ki...

Büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öper, zavallı hayvanlara eziyet edilmediği bir bayram geçirebilmeyi bütün kalbimle isterim.

sevgiyle kalın...


12 Ekim 2013 Cumartesi

İncasiye




Bayramda et pişireceğim ama; kavurmanın, haşlamanın dışında bir şeyler yapmak istiyorum diyenlere önerimdir. Biraz tatlımsak, herkes sevmeyebilir şimdiden söyleyeyim. Mardin'den bu tarif,  ete tatlımsak hallerini katansa erik ve pekmez. Asıl ismi inci asiye fakat; günlük söyleyişte kaynaşıp incasiye olmuş yıllar içinde. Aslı elbette koyun etiyle, ben kemikli dana kullandım. Kafama göre değiştirmeye hakkım var mı, değiştirdiysem ismi incasiye olur mu bu yemeğin? Kafam bi milyon şekerim bu aralar bunları tartışmaya hiç girmeyeceğim, ne kendimle ne başkasıyla. Ama şekerim bir söz var ki dilimde dönüp duran, ne mevzu ile alakası var ne de sizi ırgalıyor biliyorum. Yine de diyeceğim işte: '' hem şu kısacık ömrümüzde kaç kişiye kapılarımızı ardına kadar aralıyoruz ki?''

Yemeğe dönersek iki gözüm, et ister düdüklüde ister en sevdiğiniz tencerenizde önce mühürleyip, sonra kısık ateşte kendi buharında bir süre pişirilir, suyunu çekince iri doğranmış piyaz soğan ve  biber salçası ile kavrulur, üzerini bir parmak geçecek kadar sıcak su, tuz  verilir. Bu arada kuru erikler suya ıslanır. Etler pişince yumuşayan erikler, bir kaşık da pekmez eklenir. Hepsi bir şöyle tıkırdar, bu kadar.

Bayram için bir başka et yemeği daha sunacağım, kutlamamı da o zaman yaparım, kendinize iyi bakın güzeller...


7 Ekim 2013 Pazartesi

Makarna Dedikleri...


    Güzel bir habere de tutunabilir insan bazen. Küçük, belki de büyük bir umut olur. İçinden çıkmak için debelendiğin karanlık çukura vurur ışık hüzmeleri halinde. Tamam dersin az da sen zorla şimdi, tut yakala ucundan. Öyle ya da böyle; ne sunarsa hayat, beğenmedim istemiyorum deme şansınız yani seçenekleriniz yoktur bazen. Silkelenmeli şimdi kendimiz için, başka kapılar aralamalı, belki de bir kısmını kapamalı önce. Küçük, yalın bir kutlamayla başlamalı mesela işe. Makarna yetişir imdada.  Bir iki kadeh şarabı da  eksik etmemeli eteğinden. Öğrencinin, yalnız yaşayanın, akşam yemeğini hazırlamakta gecikenlerin kurtarıcısısın bir yandan, pahalı, gösterişli mekanların ana yemeği de oluverirsin. Makarna ah sen nasıl güzelsin, hem öyle basit, sade, hem de şaşaalı!

1 Ekim 2013 Salı

Unutkanlığa Dair Lakırdılar


      Evet evet tarifsiz bir fotoğraf yine. Yine kayıp bir tarif, nereye yazıldığı  unutulmuş. Hamurundaki nişasta ve hindistancevizini, bir de  mürdüm eriği reçeli  ile yediğimizi unutmam mümkün değilse de. Sık yapıyorum, hem sade tarifleri mi başka ne çok şeyi unutuyorum. Burada da mızıldanmışımdır kim bilir kaç kere.

     Unutursun tabii diyorum kendime sonra; burun direğinde bir sızı, gelmiş misafirlik bilmeyip yerleşmişse, iyi şeylere, güzel haberlere ihitiyacın varsa, okuduğun kitaplar da merhem olmak şöyle dursun acıtıyorsa, kanırtmaksa tek yaptığı, yazarların kurduğu o uzun, o güzel cümleleri kısakanmaktan başka bir şey gelmiyorsa elinden, çikolatadan medet umuyorsan, halı altına süpürülenler çoğalmışken, dişlerin yeşil erik yemiş gibi kamaşıyorsa, çoktandır uçarı rüyalarından birini görmüyorsan, gömüldüğün yorganın altında kendi nefesini duymak istiyorsan yalnız, bir demet papatya olsa şimdi diye iç geçirirken buluyorsan kendini akşam üzerleri, ışıklı şehri izlemek de ayın en güzel hallerini izlemek de yetmiyorsa sakinleşmene, sinirli, huysuz hallerini kimse bilmese isteyip hem, hem de etrafındaki herkese kızgınlığını haykırmak istiyorsan, hatta en güzeli kimse konuşmasa, yalnız kalsam, kimseyle konuşmasam istiyorsan, dışarı çıkıp hep yürümek hep yürümek çekiyorsa canın, eyvah havalar soğuyacak diye mutsuzsan üstelik, yaz gülüşleri uzakta, yaz sükutu kaybolmuşsa artık...

...unutursun...


LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin